Siyonizm ve Emperyalizm Müslüman toplumları dini ve milli kimliklerinden uzaklaştırıp kendi uyduları haline getirebilmek için yaklaşık 200 yıldır planlı bir şekilde çalışıyor. Uyguladıkları stratejinin hedef alanları toplumsal yapımızın en hassas noktaları, bizi ayakta tutan değerlerimizin can damarları.

Müslümanlar olarak onların bu çabalarına karşı aymaz davranır, kimliğimizi oluşturan değerlerimize sahip çıkmazsak gelecek günlerin hem tehlikelerinin hem de risklerinin vebalini taşımaktan kurtulamayız. Zira sinsi planları bizim gaflet, rağbet ve desteğimizle sinsi bir şekilde farkında olmadığımız tehlikeleri oluşturarak işliyor. Her Siyonist bu hizmette kendini görevli kabul ediyor ve yapılması gereken her türlü çabaya destek veriyor. Müslümanları kolay lokma haline getirmek için üzerlerine yüklendiğine inandıkları görevlerinde uyguladıkları stratejilere göz atacak olursak;

Önce ev hanımlığını ve anneliği değersizleştirmek ile işe başlıyorlar ki evde ana kalmasın. Zira evde ana kalmayınca nesiller televizyonun ve internetin emzirip büyüttüğü ruhsuz, kimliksiz ve merhametsiz nesiller olarak yetişecek. Bu nesiller üzerinden Müslüman topluma istedikleri şekli verme imkanını bulacaklar.
Sonra babalar borca, kredi kartı batağına, geçim derdine, işsizliğe ve açlığa mahkûm edilmeli ki onların ne eşlerine ne çocuklarına ne de ailelerine ayıracak vakitleri olmasın. Taksit ödemekten, kirayı denkleştirmekten, çocukların okul masraflarını düşünmekten başka bir şeye mecalleri kalmasın…
Evliliği zorlaştırıp, nikâhsız birlikteliği kolaylaştırmak da bir başka strateji ki genç nesiller haram yollara tevessül etsin. Zinaya giden yolları sonuna kadar açıp evliliği zorlaştırmak gerekir ki nesiller flörtün, ahlaksızlığın pençesinde erisin. Aile politikaları, nafaka kanunları, pozitif ayrımcılık ile aile yapısına darbe indirmek gerekir ki toplumun çekirdeği çürüyüp gitsin…
Helal lokmayı ve helal kazancı zorlaştırmak bu stratejinin bir diğer adımı. Böylece midelere giren haram lokmalarla o toplumun kimliği, özü, ruh kökü ve karakteri değişsin. Faizli kredilerle, piyango ve promosyonlarla bir şekilde herkesi faize ve harama bulaştırmak, bu sayede kişi ve toplumun Allah’ın yardımını ve muhafazasını kaybetmesini sağlayabilmek hem gerekli hem de mümkün. Zira midelere giren haram lokmalar, duaların ve ibadetlerin kabul olunmasına engel olur.
Toplumun önündeki âlimlerini, hocalarını, imamlarını itibarsızlaştırmak gerekir ki toplumu derleyip toparlayacak, onlara rehberlik edecek, istikamet belirleyecek olan insanlara güven kalmasın. Alimleri kendi aralarında birbirine düşürmeyi, halkın önünde tartıştırmayı, her birine farklı bir şey söyletmeyi başarmak gerekir ki halkın nazarında itibarları zedelensin. İmamları ve hocaları komedi filmlerinin ve fıkraların başkarakteri haline getirip gözden düşürmek lazım ki kriz anlarında Sütçü İmamlar gibi topluma rehberlik edip safları sağlamlaştıracak kimse kalmasın. Cemaatleri, dernekleri, tarikatları asli vazifelerinden uzaklaştırıp ihale kovalama ve kadro yerleştirme derdine düşürmek, onlarla ilgili kafalarda soru işaretleri ve korkular üretmek gerekir ki toplumu irşad edecek kimselere ve oluşumlara güven ortadan kalksın.
Öğretmenler itibarsızlaştırılmalı ki öğrencileri bile onları ciddiye almasın ve onların üzerinde hiçbir etkileri kalmasın. Velilerin fırçaladığı, talebesinin takmadığı, yöneticisinin kıymet vermediği değersiz duruma düşsünler. Sonunda ne bir nesil yetiştirebilecek heyecanları ne toplumu ıslah edebilecek aşkları ne de zorluklarla başa çıkabilecek azimleri kalsın.
Toplum, dizilerden, yarışma programlarından, yemek, evlilik ve magazin programlarından başlarını kaldıramayacak hale getirilmeli, seviyesiz insanlar, kötü karakterler cazip olarak sunulmalı ki izleyenlerin gerçek hayatla bağları kopsun. Diziler vesilesiyle ahlaksızlığı yasak aşk, zinayı seviyeli birliktelik, adatmayı sıradan bir iş olarak göstermeliyiz ki toplumun temelleri kökünden sarsılsın.

Müslüman siyasetçilere güvenin sarsılması sağlanmalı ki Müslümanlar ve İslami siyaset, toplumun nazarında bir umut ve alternatif olmaktan çıksın. Siyasi söylemi İslami söylemin önünde ve üstünde tutmayı başarmalıyız ki hedefler, idealler ve yola niçin çıkıldığı zamanla unutulsun. Siyasi farklılıkları İslami birlikteliklerin önüne geçirmeliyiz ki gerektiğinde toplumu tek saf haline getirecek tüm oluşumlar ve etkileşimler ortadan kalksın.

Karabük’te Bıçaklı Kavga 1 Kişi Yaralandı

Peygamberi dini alanın dışına itmeyi başarmalıyız ki halkın İslami yaşamında önündeki en doğru örnek unutulsun. Sürekli “bize Kur’an yeter” fikrini yaymalıyız ki Peygamberin sözünün yerine kendi söylemlerimizi koyup toplumu istediğimiz gibi yönlendirebilelim ve Kitab’ı kafamıza göre yorumlayabilelim. Geleneği, geçmiş birikimi itibarsızlaştırmalıyız ki o toplumun geleceğini yok edebilelim. Bidatleri ve hurafeleri yaygınlaştırmamız lazım ki hakikati perdeleyebilelim.
Özellikle İslami simgelerle toplumun önünde duranların, sakallıların, başörtülülerin, namazlıların yalan söylemesini, iftira atmasını, haksızlık yapmasını, kul hakkına girmesini, sözünde durmamasını, borcunu ödememesini, harama bulaşmasını, kirlenmesini, örselenmesini ve yıpranmasını sağlamamız, bunu yapamıyorsak bu tür zaaf sahiplerini topluma İslami kimliklerle lanse etmemiz lazım ki toplumun Müslüman kimliklere güveni kalmasın.

Bütün bunlar başarılarak stratejik hedeflerimiz açısından Müslüman kimlikleri etkileyebildik, onlara olan güveni bitirebildiysek artık yan gelip yatabilir, oturup rahatlıkla kahvemizi yudumlayabiliriz. Zira biz kutsal vazifeyi layıkıyla yerine getirmişiz demektir ki artık amacımıza ulaşmanın tadını çıkarabiliriz. Gerisini bırakın kendisini hala samimi Müslümanım sananlar düşünsün.